Serdar Turgut’un 24 Ekim 2009 tarihli yazısı ve peşi sıra gelen özrü, biz 'saçı uzun’ okurların kafasını fena halde karıştırdı. Bu nedenle sizden yardım talep etmekteyiz.
Serdar Turgut’un şarkıcı Rojin’in adını kullanarak erkek dilinin en amiyane lafları ile kaleme aldığı savaşperver yazısı hakkında söylenecek sözlerin tümü herhalde söylenmiştir. Yeni bir şey söylemek ya da söylenenleri tekrar etmek derdinde değiliz.
Yazının yayımlanmasını takip eden günlerde, Akşam gazetesi ve Turgut’un kendisi Rojin’den özür diledi. Bu özürleri samimiyetsiz bulduğumuzu belirtmeliyiz. Madem özür dilenecek bir yazıydı bu, Akşam gazetesinin genel yayın yönetmeni bu yazının yayımlanmasına nasıl izin verdi? Ya da başka bir deyişle, okurlardan ve Rojin’den tepki gelene kadar aklı neredeydi? Serdar Turgut, “Ben seni daha akıllı zannederdim” diyerek özür dilemiş mi oldu? Dedik ya, bizim uzun saçlarımıza ev sahipliği eden kafamız karıştı.
Tüm bu süreçte kafamızı en çok karıştıran şey, bazı basın mensuplarının Serdat Turgut’a destek vermesiydi. Turgut’un ülkenin ironi ustası olduğuna kanaat getirmesinde büyük payı olan, kendisinin Twitter’daki takipçisi bu medya mensupları hep bir ağızdan, “Ülkedeki insanlar mizahtan anlamıyorsa Serdar Turgut’un suçu ne?” diyerek en az Serdar Turgut kadar dehşete düşürdüler bizi. Turgut’u destekleyenlerden bazılarının kadın olduğunu görünce, “bu ülkede neden hâlâ bir kadın – erkek eşitsizliği olduğu ortada” diye düşündük. “Kadınlar kadınlara yönelik her türlü sözlü ve fiziksel şiddetten rahatsız olmadıkları sürece bu devran hep böyle sürüp gitmez mi?” dedik.
Turgut’un yazısına meslektaşlarının verdiği tepkileri okuduktan sonra, bir kavram karmaşası da yaşadık ve sizi ‘rahatsız’ etmeden önce biraz sözlük karıştırdık. Sözlüklerde aradığımız ilk kelime mizahtı. Arapça kökenli bu sözün Türkçe sözlük anlamı “gülmece”ymiş. Bu satırları kaleme alan okurlar olarak, Serdar Turgut’un yazısının hiçbir satırında gülmedik. Güleni de görmedik. Yaşanan sürece dair söylediklerine de, Rojin hakkında söylediklerine de gülmedik. Gerçi sürece dair yorumlarından bazıları komikti ama yine de gülemedik. “Seks kölesi yapmak”, “Dağa kaldırmak” gibi sözlerin hangi diskurun parçası olduğu bu kadar aşikârken, elimizden gülmek gelmedi. Bizim anlayamayacağımız kadar üstün mizah duygusuna sahip bazı gazetecilerin affına sığınarak belirtmek isteriz.
Erk dilinin, iktidar dilinin yani ‘erk’ek dilinin lügatındandı bu sözler. Başka herhangi bir yerden değil. Ya da biz fena halde kandırıldık, hep yanlış değerlere inandık; mesela eşitlik. Evet, saçımız uzun ama o kadar da uzun değil. Biz o kadar da kolay tuzağa düşmeyiz.
Serdar Turgut’a destek veren kadın gazetecileri anlamak, bilmediklerimizi öğrenmek adına siz kadın gazeteciler aracılığıyla kendilerine sormak isteriz; bugün Rojin’i dağa kaldırmaktan bahseden bu zihniyet, yarın öbür gün çok haketiğiniz halde bir türlü alamadığınız zam söz konusu olduğunda, zammın size değil ama sizden ‘daha güzel ve çekici’ birine, sadece sizden ‘daha güzel ve çekici’ olduğu için verilmesine sebep olursa tepkiniz ne olacak? Ya da siz ondan daha iyi olsanız bile o yüksek mertebedeki iş, size değil de bir erkeğe verildiğinde ne yapacaksınız? Sonra bir de kendisine ‘yeteri kadar ilgi’ göstermediğiniz için emeğinizi göz ardı eden amirler, patronlar var. Onlara ne diyeceksiniz? Emeğinizi göz ardı etmemeleri için hep tavsiye edildiği üzere eteklerinizin boyuyla mı oynayacaksınız? Gördüğünüz her türlü haksızlığa tepki verdiğinizde, yeteri kadar ‘sevişmediğinizi’ ima edenlere ne olacak? Susacak mısınız? Susuyor musunuz?
Ya da siz tüm bu bahsettiklerimize de mizah mı diyorsunuz? Sizin başınıza geldiğinde de mizah diyebilecek misiniz? Gülüp geçebilecek misiniz?
Yoksa sözlüklerde “ayrımcı”, “adaletsiz” vs gibi kelimelerin anlamlarını mı arar olacaksınız?
Arayıp da buldunuz ve okudunuz diyelim, siz de bu durumda kendinizi Rojin’in ve pek çok diğer kadının hissettiği gibi tacize uğramış hissetmeyecek misiniz? Hissettiğinizi kendinizden nasıl gizleyeceksiniz?
Sayın ve sevgili gazeteci hemcinsimiz, bu sorularımızı bahsi geçen son derece şoven ve cinsiyetçi yazıyı mizah yazısı olarak gören kadın meslektaşlarınıza bir zahmet iletebilir misiniz? Sizden de bir tepki beklemekteyiz. Sesiniz duyulmaz oldu? Siz neredesiniz? Neden bir şey demiyorsunuz? Ya da konuştunuz da sesiniz mi boğuldu? Mazallah yoksa konuştunuz diye köşenizden mi düştünüz? “Vicdan mesleğidir gazetecilik” denilip duruyor ya, gazeteci değiliz, bilmiyoruz. Lütfen bizi bu konuda bilgilendirebilir misiniz? Vicdan derken burada tam olarak kastedilen nedir?
“İroni” kavramını da atlamamak gerek; “Söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme” diye geçiyor sözlüklerde. “Alay etme”? Serdar Turgut’un yazısında alay edilen ne, kim?
“Rojin asıl ben onu dağa kaldırırdım demeliydi” gibi yorumlar var bir de bazı kadın gazetecilerden gelen. Burada bizim aklımız durdu sayın ve sevgili gazeteci hemcinsimiz, hatta nutkumuz tutuldu, ne yalan söyleyelim. Sizin bu yorumlara tepkiniz nedir?
Serdar Turgut’u destekleyen kadın gazetecilerin tutumu şöyle özetlenebilir mi?: Erke iyice bulaş ki, senin de zihnin, dilin kirlensin, gözün görmesin. İnsan olarak, kadın olarak tacize uğrasan da sesini çıkarma. Bırak herkes ezebildiğini, ezebildiği kadar ezsin, taciz etsin. Hakaretin ve tacizin adı mizah olsun, espriye gülmeyene de daha çok hakaret edilsin.
Doğru anlamış mıyız? Yanlış anladıysak doğrusu nedir? Eğer anladığımız doğruysa; aman yarabbi, biz bunu hiç istemeyiz! Biz şimdiye kadar hep bununla mücadele ettik. Sizce bizler büyük bir gaflet içinde miyiz? Bir zahmet bu konuda da bize yardım eder misiniz?
Çok şey istediğimizin farkındayız ama kadınlar birbirini anlar diye düşündük. Lütfen yardım talebimizi ciddiye alın ve bize bir el verin.
Her haber bülteni, gazete haberi ve köşe yazısı ile katlanan bir umutsuzluk içindeyiz. Kafamız karıştı. Medyayla ilişkimizi tamamıyla kessek mi? Siz ne önerirsiniz? Ee ama hani nerede bizim haber alma özgürlüğümüz? Duyamadık, ne dediniz?
Sevgi ve saygılarımızla,
Bir Kısım ‘Saçı Uzun’ Okur